Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

16 Aralık 2013 Pazartesi

HEP KRAL KALACAKSIN HAKAN ŞÜKÜR


Mehmet AYSAN / @mhmtaysn

Yıllar önce Torino'ya transfer olmuştun. O zaman için kıymetli bir miktar karşılığında. O zamanın popüler programı Televole her hafta senin yanında alırdı soluğu. Çok özlüyordun ülkeni, sürekli dilindeydi. Geri dönmek istedin, Galatasaray geri almazsa söylentileri çıkmaya başlamıştı. Sen o zamana kadar sahalarda çok gol atmıştın ama, gönlümüze ilk golü o gün attın, gözlerin dolarak dedin ki; "Bir gün Galatasaray'a geri döneceğim, bu dönüş, futbolcu olarak olur, olmazsa teknik direktör olur, hiçbiri olmazsa, alırım elime bayrağı tribüne dönerim"




Yıllar geçti aradan. Yine memleketteydin. Seni çekemeyenler, sana türlü türlü yakıştırmalar yapıyorlardı. Takunyacı dediler, tarikatçı dediler, çete reisi dediler. Seni takımdan gönderme planları yaptılar. Ülkenin kara günleriydi. Devlet, inançlı insanları kendisine düşman ilan etmişti. Ve birçok kimsenin uzaklaşmak için uğraştığı günlerde sen, "Hocaefendiyi seviyorum" deyiverdin. Herkese rağmen, her şeye rağmen. Türlü hakaretler işittin. Olmadık zorluklar çektin. En sonunda DGM'ye ifadeye çağrıldın. Seni korkacak zannettiler, pısacak zannettiler, geri adım atar diye düşündüler. Ama sen bir adım bile geri atmadın. DGM'de de hem de 28 Şubat'ın en koyu günlerinde, sözlerinin arkasında durdun. İkinci golü de o günlerde attın gönlümüze. Milim sapmadın, gömlek değiştirmedin.




Sonra bir gün seni takımdan apar topar gönderdiler. Sen de biz de bağrımıza taş bastık. Hakan Şükür tipi forvet aradık yıllarca. Hem Hakan Şükür tipinde, hem Hakan Şükür karakterinde. Artık futbolcu değildin, ama yine buralardaydın. Nerede yardım kampanyası olsa, sen hep oradaydın. Hangi taşın altına el sokulacak olsa, ilk uzatanlardan biri sen oldun. Sonra bir gün milletvekili oldun. Bu millet bağrına bastı seni. Hem evladı, hem vekili olarak.




Bir imtihan daha gelip dayanmıştı. Mensubu olduğun parti ile, ferdi olduğun camia arasında tatsız bir kavga başlamıştı. Aslında kavga demek yanlış olurdu. Mensubu olduğun parti, gücün sarhoşluğuna tutulmuş, camiayı dize getirmeye karar vermişti. Fişlemeler, tasfiyeler ve en sonunda da dershane kapatma planları ile bu bitirme planı artık iyice su yüzüne çıkmıştı. Sen önce güzellikle anlatmaya çalıştın, baktın kimse anlamıyor. Ortamı yatıştırmaya çalıştın, elden bir şey gelmiyor. Son çare olarak, en son hareketini yaptın. Bugüne kadar attığın yüzlerce golden daha enfes, daha şık ve daha anlamlı bir gol attın ve istifa ettin.



Sessizce çekip gitmedin, zulme karşı susamam dedin, bu yapılanları kabul edemem dedin, bu ortamda artık duramam dedin. Dedin ve gittin. Bu günler geçtiğinde, her şey yerli yerine oturduğunda, şu fırtına ve boran geçtiğinde, bütün bu soytarılar unutulduğunda, sen hafızalarda parlak bir yere konulacaksın. Koltuk, makam, paye yerine, onur, şeref ve haysiyeti tercih ettiğin için, zalimden yana değil, mazlumdan yana olduğun için, konuşulması gereken günde susmadığın için, vicdan sahipleri seni minnetle anacak KRAL.

Bu maçı sen kazandın, hem hat-trick yaparak, hem de en güzel golünü atarak, hem de maçın adamı seçilerek, hem de gönüllerimize KRAL olarak kazınarak...