Derya SAZAK / Milliyet 24.04.2010
Alparslan Arslan’ın işlediği Danıştay cinayetinde dört yıl sonra TÜBİTAK raporuyla gelinen aşama ‘Ergenekon’ bağlantılı kuşkulara yeni deliller sunuyor.
17 Mayıs 2006’da ‘türban’ kararı öne sürülerek gerçekleştirilen baskında Danıştay 2. Daire üyesi Yücel Özbilgin hayatını kaybetmişti. O günkü saldırıda yargıçlar toplu bir kıyıma da uğrayabilirlerdi. Çünkü Alparslan Aslan bir avukattı ve Yargıtay’a, ‘mesleği nedeniyle’ bir gün önce elini kolunu sallayarak girmiş, rahatlıkla ‘keşif’ yapabilmişti. İtirafçı tetikçi Osman Yıldırım’la birlikte cinayet silahlarını sokmakta da sıkıntı çekmemişlerdi.
Danıştay’a yönelik kanlı baskının ardından Türkiye ayağa kalktı.
Cinayet ilk anda, ‘türban’ kararıyla ilişkilendirildi ve ‘yargıçları korumadığı’ gerekçesiyle hükümetin üzerine yıkılmak istendi. Kocatepe Camii’ndeki törende bakanlar yuhalandı. Eski Başbakan Bülent Ecevit, törenden sonra beyin kanaması geçirdi ve uzun bir tedavi döneminin ardından GATA’da yaşamını yitirdi.
Ümraniye’de ele geçirilen Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin’e ait bir evdeki el bombalarının kafile numaralarıyla Cumhuriyet’e atılan bombaların aynı seriden çıkması, Danıştay dosyasını kökten değiştirdi.
Alparslan Arslan’ın Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’e uzanan bir faktoring şirketinin avukatı olduğu anlaşıldı.
Böylece soruşturma Ergenekon’a dayandı.
Davalar birleştirildi.
Şimdi 4 yıl sonra TÜBİTAK raporuyla, 17 Mayıs’taki cinayetten 24 saat önceki tablo biraz daha netleşiyor.
Danıştay’ın ana girişindeki kamera kayıt cihazı nedense peş peşe arızalandıktan sonra 16 Mayıs’ta OYAK Güvenlik elemanlarınca sanki ‘ertesi gün’ olacaklar biliniyormuşçasına 16 Mayıs saat 16.00’da ‘kayıt yapamaz’ hale getiriliyor. Kameranın harddiskleri ‘onarım’ gerekçesiyle alınıp götürülüyor. 17 Mayıs’taki Danıştay saldırısından görüntü yok!
Önceki görüntülerin ise ‘silindiği’ açıklanmıştı.
TÜBİTAK raporuyla şimdi bu görüntülerin de bir kısmının ‘kurtarıldığı’ ortaya çıktı.
Bu kayıtlar incelendiğinde ‘keşif günü’ne ilişkin yeni delillere ulaşılması mümkündür.
Ergenekon örgütüyle bağlantılar açısından bakıldığında ise Danıştay’ın kamera sistemini kuran OYAK Güvenlik’teki bir emekli askerin MİT’le ilişkisi sorgulanmaktadır.
Alparslan Arslan’ın cinayeti salt ‘türban’ kararına tepki olarak bireysel gerekçelerle işlemediğine ilişkin yargılar pekişmektedir. TÜBİTAK raporu, Ergenekon açısından yeni bir dönemeçtir.
2007’de işlenen Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi ‘sonradan’ ortaya dökülen bilgi ve belgeler, ‘planlı’ cinayetlerin ‘derin devlet’ bağlantısını gözler önüne sermektedir. Cinayet günü Danıştay’ın güvenlik kamerasını devreden çıkarmak herhalde örgütlü bir iştir. Ergenekon avukatları TÜBİTAK raporuna ne diyecekler?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder