Mehmet AYSAN
@mhmtaysn
Her dönemde iktidara yakın duran, icraatlarını
öven, hatalarını görmezden gelen medya organları oldu ülkemizde. Hükümetin
istemediği gazetecileri kovan, yazarlarına sansür uygulatan patronlar da oldu.
Bu patronlar, çeşitli ihaleleri kazanarak, yandaşlıklarının ödüllerini aldılar.
Ama Türkiye’de hiç bugünkü kadar ayağa düşmemişti yandaşlık. Hiç bu kadar aleni
yapılmamıştı.
Son 11 yıldır ülkeyi AKP yönetiyor. Çok önemli
hizmetler yaptılar ülkeye. Gözle görülür bir refah düzeyi artışı, gözle görülür
bir zenginlik ve gelişmişlik hamlesi yaptılar. AKP’nin bu ülkeye kattıklarını
inkar etmek, elbet nankörlük olacaktır.
Fakat bu kadar icraat yaptı diye hatalarını
görmezden gelmek doğru değildir. Manşetlerinden her gün Başbakana ve hükümete
övgüler düzen gazetelerin ve hayranlıkla başbakan haberi veren televizyonların,
bir gün olsun hükümet ve Başbakan aleyhine bir eleştiride bulunmamış olmaları
ise tam anlamıyla yandaşlıktır.
Genel Yayın Yönetmeni atamak için Başbakan’dan
icazet alındığı, TMSF yoluyla el konulan medya kuruluşlarında muhalif seslerin
kovulduğu, Başbakanın hoşuna gitmeyecek yazılar yazan yazarların, danışmanların
talimatıyla işten çıkarıldığı bir ülkede, basın özgürlüğü ancak masallarda rastlanabilecek
bir olgudur.
11 yılı geriye doğru taradığınızda, AKP ve
Başbakan aleyhine yazılmış tek bir satır, yapılmış tek bir haber
bulamayacağınız gazete ve televizyonlar var ülkemizde. Bugün itibariyle Yeni
Şafak, Star, Sabah, Takvim ve Akşam gazetelerinde hükümeti eleştirecek haber ve
yorumlara yer verilmez, verilmesi dahi teklif edilemez durumdadır. Başbakan’ın
hangi bir sözünü manşet yapmanın, genel yayın yönetmenliği olduğu bir ülkede
yaşıyoruz maalesef.
Bu gazetelerde köşeleri tutan yazarlar, her
yazılarında hükümeti eleştirenleri eleştirmekle meşguller. Ahmet Kekeç, Hikmet
Genç, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan, Engin Ardıç gibi
yazarların daha hükümeti eleştirdiklerine rastlanmamıştır ama her gün
muhalefete, ya da hükümet karşıtlarına çakmayı bir görev sayarlar. Sadece Yeni
Şafak gazetesinde Ali Akel, Uludere ile ilgili Başbakanı eleştiren bir yazı
yazmış, aynı gün gazetesinden kovulmuştur.
Arkasında bu kadar medya desteği olan, konuşmaları en az 20 farklı kanaldan canlı yayınlanan, sekiz farklı gazetede manşet olan Başbakan, yine de tatmin olmamakta,
ayda yılda bir yayınlanan aleyhine bir habere ateş püskürmektedir. Bizde
sevilmeyen haberlere tepki, “yere batsın böyle gazetecilik” cümleleriyle
verilir. Başbakan için vicdanlı uyarı yapan yazarlar değil, “kendisi benim
atamdır” diyen Yiğitler makbuldür.
Sadece son zamanlarda, Hasan Cemal, Can Ataklı, Işın Eliçin, Yavuz Baydar ve Can Dündar gibi, mesleğe yıllarını vermiş gazeteciler, hükümeti
eleştirdikleri için kovulmuş ve işsiz kalmışlardır. TMSF’nin kontrolüne geçen
Akşam gazetesinde kovulmalar hala devam etmektedir. İsmail Küçükkaya
gönderilmiş, yerine bir önceki dönem AKP milletvekili olan Mehmet Ocaktan
getirilmiştir. Ocaktan’ın gazeteye ilk transferi, Yasemin Nak adında kimsenin
tanımadığı, ama övgüde sınır tanımayan bir hanımefendi olmuştur. Ocaktan ile
Nak arasında medyada çıkan dedikodular ise, bu işin ne kadar rezilleştiğinin bir
işaretidir.
Uludere hala yargılanmamış, işin ardında ihmali
olanlar cezalandırılmamıştır. PKK çözüm sürecini sabote edecek her şeyi
yapmakta, verdiği sözlerin neredeyse hiç birini tutmamaktadır. Sıfır sorun
politikası dibe vurmuş, etrafımızda dost olduğumuz bir komşumuz kalmamıştır.
Suriye ile ilgili hükümetin bütün öngörüleri yanlış çıkmış, Suriye’deki savaş,
sınırlarımızın içine kadar girmiştir. İran’ın ülkemiz içindeki oyunları ayyuka
çıkmış, sık sık tekrarladıkları tehditleri, hükümet tarafından sineye
çekilmiştir. Ama bunların hiç biri bu gazetelerin ve gazetecilerin dikkatini
çekmez. Bu konulara asla girmezler. Ülkedeki sıkıntıları görmezden gelirler.
Ama övülecek bir şey bulurlarsa hiç affetmezler. Basın tarihinin utanç
sayfalarında yerlerini alacak haber ve yorum yapmaktan hiç çekinmezler.
28 Şubatta basının bir kısmının içine düştüğü
berbat ve aşağılık durumu, o dönemi yaşayanlar hatırlıyorlar elbet. Generallerden
emir alarak manşet yapıldığı günleri geride bıraktık diye çok sevinmiştik. Bugün
paşaların yerini iktidarın adamları aldı maalesef. Onların talimatıyla
manşetler atılıyor, yazılar yazılıyor. Bazen farklı gazetelerde birden fazla
yazarın, aynı kalıptan çıkmış yazılarını okuyoruz. Talimatla yazılan yazıları
son zamanlarda çok daha sık görüyoruz. Uzaktan baktığınızda gazeteci gibi
dolaşan kişilerin, köşelerini birilerine gönüllü peşkeş çektiklerini görüyoruz.
Anlıyoruz asker vesayetinin yerini başka bir vesayet almış.
Bu medya düzeninden anlıyoruz ki; AKP statükoya
karşı değil, kendisine bağlı olmayan statükoya karşı. Medyadaki kendi
vesayetini adım adım genişleterek yoluna devam etmesi bunun en büyük göstergesi.
Elbet bu günler de bitecek. Bugün canhıraş bir şekilde Başbakana yaranmaya
çalışanların, Başbakana çakmak için sıraya girdiklerini de göreceğiz muhakkak.
Şimdilerde 28 Şubat anılarını yazanlar gibi, AKP dönemi medyası anıları yazacaklar,
kendi yaptıklarını anlatmadan. Ve yeni güç sahibinin peşine düşecekler
utanmadan, sıkılmadan.
Çok değil birkaç yıl içinde…
Sen de bir zamanlar elinde yeni şafak dolaşırdın be Mehmedim... Kim seni kötü yola düşürdü?
YanıtlaSilBu ülke için canbalüşla çalışmanın adı yandaşlıksa evet %50 yandaş,size de chp peşinden gitmek düşer.
YanıtlaSilKendinden olanin yaptigi yanlisa "yanlis", karsi oldugunun yaptigi dogruya da "dogru" diyemeyen omurgasizlar var oldukca her iktidar doneminde "padisahim cok yasa"cilar var olacaktir.
YanıtlaSilBurada da bunu cok guzel ozetlemissin, eline saglik.. Zira esas mesele iktidar ve yaptiklarindan cok,ondan daha cok "kralci" olanlardir bu ulkede coook uzun suredir.. Ve onlar yuzunden yonetenler de ,maalesef haksiz olarak, bir algi yanilmasi icerisinde kalmakta, yaptiklari yanlisi gorememektedirler..
@carpediemtr