Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

15 Nisan 2011 Cuma

Oya Eronat: Kadın, üzüntü ve siyaset



Sibel ERASLAN / STAR 15.04.2011

2008 yılının Ocak ayı başlarındaydı yanılmıyorsam... Diyarbakır’daki bir dershanenin önünde patlayan bomba ile sarsılmıştı tüm ülke... Öğrenciler, dershaneden evladını almaya gelen veliler, yoldan geçenlerdi korkunç patlamayla hayatını kaybedenler...

Şehrin ortasında üstelik bir eğitim mekanındaki gençleri, yolda yürüyenleri hedef alan bu canice patlamanın ardından yıkık duvarlar, yerlere saçılmış kemikler, yanıp tükenmiş umutlar kalmıştı...

Oya Eronat’ı, patlamada hayatını kaybeden 17 yaşındaki Fen Liseli Eren Şahin’in annesi olarak hatırlıyorum. Gökekin derler bizim yöreler, genç ölümüne. Oya Hanım, oğlunun kabrinde ağlarken, “daha çok küçüktü biraz büyümesi gerekmez miydi şehid olmak için” diye bir şeyler söylüyordu. Bir şeyler... Bir şeyler... Tüm kelimelerin yandığı, yanarken de soğuk ve uzak kaldığı, taşa, bıçağa, demire döndüğü bir eşikteydi Oya Hanım... Canı kopmuş, canı sökülmüş, canı oğulcuğu, kabirlere uzatılmıştı... Dün gibi hatırlıyorum Eren’in gittiği Fen Lisesi’ndeki sırasını; cam kenarında ve duvar dibinin bir önündeki o sırayı... O boş ve ahşap sıranın çiçeklerle donatıldığı o yas gününde, başı önde, cılız ve esmer arkadaşlarının gözlerinden akan sessiz yaşları... Anne ve babası gibi mühendis olmak istiyordu oysa Eren... Çalışkan, nazik bir çocuktu... Su almak için çıktığı dershanenin önünde, korkunç bir patlamayla sarsılan yerin içine çekmişti onu kader... Yatılıydı... Üçgenler ve iç açılarına çalışıyordu patlamadan on dakika evvel...

Açı... Üçgen...

Şimdi Oya Eronat, oğlunun bıraktığı yerden çalışıyor bu matematiğe... Üç kenarının ayrı ismi olan bu üçgende: Kadın, üzüntü ve siyaset adlı kenarları yan yana toplayarak o üçgenin çevresini hesap edebilir . Hatta iç açılarının toplamı 180 olan o üçgenin kenarlarını açarak, aynı üçgenden, bir ucu eksi sonsuza diğeri artı sonsuza doğru gidebilecek upuzun bir cadde de kurabilir... Upuzun bir cadde. Üzerinde hiçbir çocuğun patlatılmadığı, hiçbir çocuğun dövülmediği, hiçbir çocuğun boynunun bükülmediği, upuzun bir cadde...

Oya Eronat, Diyarbakır kızı... Mühendis. Korkuya, tehdide pabuç bırakmamış, çalışkan, evladına hem ana hem babalık etmiş, yiğit bir Diyarbakır kızı... Oğlunun teröre kurban gittiği günlerdeki resimleriyle son haline baktığınızda, evlat acısı ve hüznün, bir anneye neye mal olabileceğini hesap edebilirsiniz... Hz. Fatıma, muhterem Babası vefat ettikten sonra, o kadar çok ağlamış, gözyaşı dökmüş ki, eşi Hz. Ali, ona yasını tutup dua edeceği bir çardak kurmuş. Beytül Ahzan ismini taşıyan bu yas çardağı, Hz. Fatıma’dan sonra tüm gönlü yaralıların, sevdiğini yitirenlerin, altında birleştiği bir taziye mekanı olmuştur... Oya Eronat’ın oğlu Eren’den sonra gözlerine ve simasına sinmiş o ağır hüzün, bana bu annenin aslen oturduğu yerin tarifini yaptı: Hüzünler Evi...

Diyarbakır’ımızdan acılı bir anne, hüzünler evinden, barışlar evine çıkışın yolunu, siyaset yapmakta bulmuş... Beni üzüntülerim çekti siyasete diyor... Başka anneler, başka Erenler, artık ağlamasın... Ölüm çukurları, toplu mezarlar, patlayan bombalar, işkenceler, tehditlerle değil, sevgiyle, barışla, umutla, gülümseyen yüzlerle bakalım geleceğe diye...

Bir kadın. Bir anne yola çıkıyor...

Kendisini coşkuyla selamlıyorum!

1 yorum:

  1. Sibel Erarslan'a ve Mehmet Aysan'a çok teşekkür ederim.Ben Oya kardeşimin okul arkadaşıyım.54 yaşındayım.Kalabalık topluluklar içinde yaşadım çok yüz ve yüzsüzler tanıdım.Düzgünler ise hep istisna oldu.Oya Eronat ise çok istisna bir insandır.İnsanlık erdeminin benim aklımın yettiği kadarının tamamını taşıyan bir örnek abide şahsiyettir.Dürüsttür,Merttir,Yiğittir,Mücadelecidir,Duygu Dağı,Akıl Kal'asıdır.Gayret ve Mücadelesinin akibetine mütevekkildir.Türkiye Cumhuriyeti Meclisi çok kaliteli bir üyeye sahip, insallah israf, heder edilmez. Kardeşimin sağlığı yerinde oldukça, insanlık O'nunla hep bir şeyler kazanacaktır. Kutluyorum.selamlar.İrfan TETİK

    YanıtlaSil