Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

22 Nisan 2010 Perşembe

Dört resimde “Trkcll Spr Lg”


Uğur MELEKE / MİLLİYET 22.04.2010

Fransa’nın hocası Domenech, geçenlerde bir basın toplantısında şöyle demiş: “Bir maçı kimin kazanacağını anlamam 5 dakika sürer. Dünya Kupası da aslında uzun bir maç gibidir, onun galibini de size turnuva başladıktan birkaç gün sonra söyleyebilirim”. Düşündüm de, eğer Domenech bir günlüğüne Türkiye’ye gelip, pazartesinin tek futbol müsabakası Trabzon-Kasımpaşa’yı televizyondan izleseydi, yalnızca bir maçı seyrederek bu ülke futbolunun durumunu da anlayabilir miydi? Bana sorarsanız o 90 dakikaya sığmış aşağıdaki 4 resim, Türkiye ligini de, Türk futbolunu da bir biçimde özetliyor.

1) Türk futbolcusu
Birinci resim, maçın 20’nci dakikasından... Trabzonspor forveti Umut, kaleciyle çaprazdan karşı karşıya kalıyor, topu bomboş durumdaki Teofilo’ya yuvarlamak yerine Murat Şahin’e nişanlıyor. Aradan 3-4 dakika geçiyor, yine benzer bir pozisyonda yine Umut, yine bomboş Teofilo’ya vermiyor ve yine topu kalecinin üstüne vuruyor!
Teofilo birinci pozisyondan sonra dizlerini dövüyor, isyan ediyor, ama Umut o yöne bakmayarak hadiseyi geçiştiriyor. İkinci pozisyondan sonraysa iki oyuncu yan yana geliyorlar, Teofilo üzüntüsünü Umut’a da anlatmaya çalışıyor ama büyük (!) Türk futbolcusu onu dinlemiyor, hatta yüzüne bile bakmıyor.
Bu kareleri izlerken de zihnim ister istemez bana şu soruyu sorduruyor: Eğer aynı pozisyonda Umut’un pas vermediği adam yerli bir oyuncu olsa olaylar böyle mi gelişirdi? Türkiye’de yabancı futbolcu olmak, her şeye müstahak olmak anlamına mı gelmeye başladı?
Aynı sezonda Franco’dan sonra Bobo’nun da (sadece bir penaltı kaçırdığı için) delilsiz/belgesiz şike ithamıyla karşı karşıya kalması ve bu iki futbolcunun da yabancı olması tesadüf mü?

2) Türk hakemi
İkinci resim, maçın ikinci yarısından... Bir Kasımpaşa atağı... Yerdeki oyuncu Kasımpaşalı Cenk... Fotoğrafta düdük ağzında olan hakem Özgüç Türkalp... Türkalp, pozisyonun sadece 5 metre gerisinde, önü açık, olayları net bir biçimde görüyor, düdüğü ağzına götürüyor. Ama çalmıyor.
Geçenlerde yazmıştım. MHK’nın gözdesi, 40 yaşında FIFA kokartı takılan (Sadece 5 yıllık hakemlik ömrü kaldığı için gereken basamakları çıkamayacağı da bilinen) Yıldırım, yönettiği son 90 Süper Lig maçında ortalama 30 düdükle ligin en çok faul çalan hakemi olmasına rağmen, toplam 1 penaltıyla ülkenin en az beyaz noktaya giden hakemi konumunda. Yani Yıldırım’ın bu 90 maçta gözlemlediği yaklaşık üç bin faullü hareketten yalnızca 1’i ceza alanının içine denk gelmiş!
Sonra inceledim, bu sezon bu problem hakemlerimizin geneline de sirayet etmiş durumda. 30 hafta sonunda Süper Lig’de çalınan penaltı düdüğü sayısı 42... Oysa geçen sezon aynı sürede 59 penaltı düdüğü var. 2007-08’de sayı yine 59... 2006-07’de ise 64... Yani bu sezon önceki yıllara göre kaba bir hesapla yüzde 30 daha az penaltı düdüğü çalınmış. Her geçen yıl da hakemlerin verdiği penaltı kararı sayısı azalıyor.
Hakemler rahat değil, hakemler tedirgin, hakemler mutsuz... Bu mutsuzlukta hepimizin payı var, ama en çok da üçüncü resimdeki tribünde oturanların...

3) Türk protokol tribünü
Üçüncü fotoğraf maçın sonlarına doğru görüntüye gelmiş, bir protokol tribünü karesi... Karede Trabzonspor ihtilalinin, Anadolu ihtilalinin, hatta Türk futbolu ihtilalinin iki komutanı A.Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer var. Bir ülke futbolunun ezberlerini bozmuş, bir kulübün tarihini yeniden yazmış iki adam. Süper Lig’de üç büyükler hegemonyası dışına çıkabilmiş 6 şampiyonluğun altında da bu iki adamın imzası var.
Şöyle bir kıyas yaparsak herhalde meramımız daha iyi anlaşılır: Manchester United 2020’de bir lig maçı oynuyor ve (gökten inen!) Matt Busby ile Alex Ferguson bir arada eski takımlarının maçını izliyor. United protokolünde onlara nasıl iki koltuk tahsis edilebileceğini düşünebiliyor musunuz?
Trabzon protokolündeyse bu iki yaşayan efsane, maçı orta sıralarda, boş bir koltuğun arkasında seyrediyorlar. Özyazıcı ve Sümer’in bir sıra önündeki o boş koltuğa bir kâğıt yapıştırılmış (belli ki o kâğıt sezon boyunca o koltuğun üstünde duruyor) ve üzerinde de aynen şöyle yazıyor: “AK Parti il başkanı”...

4) Türkiye ligi
Tabii üçüncü resimdeki o tribünün sakinlerinin Türk futbolunun kaderi üstünde doğrudan söz sahibi olduğunu düşününce insan ne birinci resme, ne de ikincisine şaşırmıyor. Zaten maçın 94’üncü dakikasında yaşanan dördüncü resim de Türk futbolunun mevcut kalitesini bariz bir şekilde ortaya koyuyor:
Maçın son anları... Kasımpaşa bir beraberlik golü bulmak için kaleci Murat dahil rakip ceza alanına gitmiş, topu kazanan Trabzonlular da bomboş rakip filelere doğru hücum ediyorlar. Topu 60-70 metre süren Umut’la birlikte bir arkadaşı (Colman) 60-70 metre boyunca koşuyor ve ondan boş kaleye yuvarlamak üzere pas bekliyor. Ama Arjantinli oyuncu orta sahayı geçtiği andan itibaren sürekli ofsayt pozisyonunda! Kale önünde sadece 1 Kasımpaşalı var, kaleci yok ve Umut topu Colman’a yuvarlarsa yardımcı hakemin bayrağı havaya kalkacak!
İşte bazen 321 milyon dolar edip, bazen 321 kuruş etmeyen ülke futbolumuzun, nâm-ı diğer “Trkcll Spr Lg” in bir karelik özeti de bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder