Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

20 Nisan 2010 Salı

Türkiye'nin hesabını bozacak savaş yakın!

İbrahim KARAGÜL / Yeni Şafak 20.04.2010

Can alıcı soru şu: Ortadoğu'da bütün hesapları sıfırlayan yeni ve çok yakın tehdit ne olabilir? Türkiye'nin son sekiz yıldır, bazı merkez güçlerin gıpta ve veya hasetle baktığı yeni pozisyonunu kim, nasıl sabote edebilir? Yaklaşık bir yıldır, bu soruları ıslarla gündemde tutup cevabını kestirmeye çalışıyoruz. Gerek bölgesel düzeyde kendini hissettiren stres birikimi, gerek bazı merkez ülkelerin ve İsrail'in Türkiye'ye karşı tutumu, soruyu ve cevabını çok önemli hale getiriyor.

İran'ın, "Ordu Günü"nde sergilediği abartılı, çok da sağlıklı olmayan gövde gösterisi, İran liderliğinin çatışma tezlerine güç veren açıklamaları, İsrail'den daha sert tonda gelen mesajlar bölgesel bir çatışmanın fitilini ateşleyip, bütün hesapları sıfırlama tehlikesinin hiç olmadığı kadar yakın olduğunu gösteriyor. Sadece bu kadar mı?

ABD yönetimi, İran nükleer tezleri konusunda işe yaramayacağını herkesin bildiği "ağırlaştırılmış ambargo" konusunda bile dünyayı ikna edemedi. Başka da bir politika geliştirebilmiş değil. Askeri seçenek, bugünkü haliyle sadece bölgesel kaosa değil, ABD için de ciddi bir yıkıma neden olacaktır. İsrail'in bütün tahriklerine rağmen, ABD liderliği, askeri seçenek konusunda mesafeli duruşunu bu yüzden sürdürüyor. Ancak, bölgede hemen her gün, artarak devam eden gerilimli süreci dikkatle izleyenler, nasıl bir stresin biriktiğini, bunun kısa süre içinde bir yerde patlamak zorunda olacağını bilir.

İsrail'in "sorunlu" Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman; "Hizbullah balistik füze kullanırsa Suriye'ye taş devrine döndüreceğiz" açıklaması yaptı. Böyle bir tehdidin bedelini Suriye'nin ödeyeceğini, Beşşar Esad iktidarının devrileceğini, bu ülkeye çok ağır kayıplar verecek acımasız bir saldırı gerçekleştireceklerini söyledi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, "İran ambargoyla felce uğratılmalı. Eğer İran tehdidine karşı BM bünyesinde bir karar alınamazsa, tehdidin farkında olan ülkeler arasında bir koalisyon oluşacak" türü açıklamaları Çin, Rusya, Türkiye ve Brezilya'nın "engel"ini aşamayan ambargo sonrasına ilişkin tezler hakkında ipuçları veriyor. Söz konusu açıklamalar yapılırken İsrail savaş uçaklarının Lübnan hava sahasında gezindiğini unutmayalım.

Gerilimi artıran son "bahane" Suriye'nin Hizbullah'a Scud füzeleri verdiği, İran üzerinden gelen füzeleri Hizbullah'a ulaştırdığı, Hizbullah mensuplarına bu füzeleri kullanma eğitimi verdiği iddiaları. Saddam Hüseyin'in Körfez Savaşı'nda onlarcasını İsrail'e fırlattığı bu başarısız füzeler İsrail için müthiş bir propaganda malzemesi olarak kullanılıyor.

İran'dan Akdeniz kıyılarına uzanan kuşakta Irak işgalinden sonraki en tehlikeli restleşme yaşanıyor. Nerede patlayacağını bilmek elbette mümkün değil ama bu stresin tahminlerimizden bile yakın bir zamanda bu kuşakta ağrı bir bunalıma yol açacağını söylemek abartı olmayacaktır. Gerçekten de çok tehlikeli bir oyun oynanıyor ve oyunun tarafları için manevra alanı giderek daralıyor. Daralmanın sonucu savaştır. Şu an için, İsrail'in bir savaşın fitilini ateşleyeceği apaçık ortada. Peki, böyle bir savaşın, ürkütücü sonuçlarının ötesinde bölgesel denklemi nasıl sarsacak, bunun Türkiye'ye maliyeti ne olacak?

İşte, Aralık ayından bu yana tartıştığımız konu bu. "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" ya da "İsrail Türkiye'yi durdurabilir mi?" sorularını yüzden sorup durduk. Zira, böyle bir savaşın öncelikli sebebi İran'ı ve beraberindekileri durdurmak ise de, İsrail açısından çok önemli bir hedef daha var; Türkiye'yi durdurmak. Yüz yıl sonra oyun kurucu ülke olarak Ortadoğu'ya geri dönen, istediği karşılığı/desteği alan ve dikkat çekici biçimde güç kazanan Türkiye'nin attığı her adım öncelikle İsrail'in daha sonra bölgede nüfuzu olan güçlerin alanını daraltıyor. Belki benzetmek doğru değil ama uzun vadede İsrail için en büyük tehdit algılamasının Türkiye'nin bölgesel projelerinden geldiğini kabul etmek gerekiyor. "Hesapları bozacak gelişme" derken, İran'ın dizginlenmesi kadar, bu yüzden, Türkiye'nin de dizginlenmesi hesaplarını anlamak mümkün.

Pakistan'dan Orta Afrika'ya kadar Türkiye'ye yönelik ilgi hızla artarken, bölgesel ortaklıklar ileriye dönük daha kapsamlı birlikteliklere dönüşme eğilimine girerken, barış ve diyalog üzerinden oyun kuranlara karşı, çatışma ve kaos üzerinden oyun kuranların harekete geçtiğini, önümüzdeki günlerde bu yönde endişe verici gelişmelerin olabileceğini, "Oyun kuranlar"a karşı "oyun bozanlar"ın tehlikeli bir senaryo yazdığını söylüyoruz.

İsrail için tek bir yol var; bölgesel etkileri olacak yıkıcı bir savaş! Bu yüzden, Tel Aviv yönetiminin, dünyadan destek alamasa bile böyle bir savaşı bir bahaneyle çıkaracağına, savaş itemeyen olağan destekçilerini kendini desteklemek zorunda bırakacağına inanıyoruz. Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyururken, İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi de her fırsatta, İsrail ordusunun Gazze'ye saldıracağını söylüyor

Bundan sonraki saldırının sebebinin Hizbullah ya da Hamas olmayacağı, siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail'in, "oyun bozucu bir senaryo" ile şaşırtıcı hareketlerde bulanacağı yeni bir gerçek olarak önümüzde duruyor.

Şimdi; bütün bu olanların tek gerekçesi İran'ı durdurmak değil, Türkiye'yi de durdurmaktır. İsrail, Lübnan ve Gazze saldırıları dahil, hiçbir krize bu kadar yaklaşmamıştı. Bu sefer, doğrudan İran'a saldırı olmasa da, İsrail-İran savaşı Akdeniz kıyısında, Suriye üzerinde yaşanabilir. Yine bu sefer, Gazze ve Güney Lübnan'a saldırılardaki gibi, savaşın etkisi, o bölge ile sınırlı kalmayacak gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder