Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

2 Aralık 2010 Perşembe

Oyun İçinde Oyun



Sedat LAÇİNER / STAR 02.12.2010

Wikileaks Skandalı’nın henüz başındayız... Biliyorum, henüz bu aşamada büyük laflar etmek doğru değil. Fakat burnuma pis kokular geliyor, hem de çok pis kokular. Bu nedenle şimdiden bazı tespit ve önerilerimi paylaşmaktan kendimi alamıyorum.
***

Bugüne kadar ABD’nin kirli çamaşırlarını hep Amerikalılar ortaya çıkardı. Örneğin Ebu Gureyb rezaletini ya da Vietnam katliamlarını bizler Türk veya Rus gazetecilerden değil New York Times’dan öğrendik. Çünkü Amerika’da da kutuplaşmalar var ve kutuplar birbirleri aleyhine belgeleri dünya ile paylaşmakta sakınca görmüyorlar. Wikileaks olayında da böyle bir iç savaşın izlerini görmek mümkün. Medyaya inanacak olursak Bradley Manning adlı eşcinsel bir asker komutanına kızmış ve Lady Gaga CD’sine yüzbinlerce sayfayı kaydedip, bunları Julian Assange’a göndermiş. Amerika da bu iki asiyi bir türlü durduramamış... Doğrusunu isterseniz tüm bunlar bana yeterince inandırıcı gelmiyor. ‘ABD her şeyi kontrol edebilir’ demiyorum. Belgeler dışarı ABD’nin kontrolü dışında çıkarılmış olabilir. Fakat meselenin Lady Gaga CD’sine sığmayacak yönleri olduğu da çok açık. Belli ki Assange’ın isyankârlığından ve Manning’in kızgınlığından yararlananlar var. Yani Wikileaks Washington’a sızmış, ama Wikileaks’e kim sızmış, orası henüz belirsiz. Bildiğimiz tek şey elimizdeki belgelerin seçilmiş sızdırılmış belgeler olduğudur.

Arkasında Neo-Conlar mı var?

İlk çıkan belgelere baktığımızda İsrail aleyhine neredeyse hiçbir şey yok. Diğer bilgiler ise ABD’den ziyade diğer ülkelere zarar verecek türden. Sanki Wikileaks belgeleri ABD ve İsrail’in Ortadoğu politikalarını desteklemek için çıkmış gibi. Buradan hareketle yönlendirmeyi daha çok İsrail’e yakın bazı neo-con unsurların yaptığı tahmin edilebilir. Fakat söz konusu yönlendirmeler sonuçta Obama-Clinton ekibinin işine de gelebilir. Çünkü daha çok Bush’çu neo-con hezeyanlardan oluşan belgeler vereceği zararları verdikten sonra bir ekibin tasfiyesine de yol açabilir. Başka bir ifadeyle Obama belgeleri şu ana kadarki politikaları ‘reset’lemek, yani sıfırlamak ve yenisini inşa etmek için de kullanabilir. Fakat zemin henüz çok kaygan ve bu savaşı kimin kazanacağını öngörebilmek kolay değil.

Tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi birileri ABD’ye saldırmış da olabilir, fakat sonrasında güçlü manüpilasyonların olduğu anlaşılıyor. Tam bir stratejik bilgi savaşı yaşanıyor. At izi, it izine karışmış durumda.

Fitne belgeleri

Şimdiye kadarki belgelere ‘fitne belgeleri’ diyebiliriz. Sanki birileri Türkiye’nin Azerbaycan’la, Arapların İran’la ilişkilerini sabote etmek istiyor. Sanki Ortadoğu bu belgeler üzerinden yeniden şekillendirilmek isteniyor. ABD ve İsrail’e olan bir şey yokken, Ortadoğu ülkeleri ayrışmaya ve yüzlerini daha güçlü bir şekilde ABD’ye dönmeye zorlanıyor. Belgeler yeni bir dünya ve yeni bir Ortadoğu kurmak için siyasi bir zemin hazırlıyor. Yeni ortamda Türkiye’nin ‘tehlikeli’ bulunan yaklaşımı uygulanamaz hale getirilirken, inisiyatif yeniden Washington’a kaydırılmak isteniyor.

İslam dünyasını ve Türk dünyasını karıştırabilecek bol sayıda fitne cümlesi var. Ayrıca ülkeleri içeriden karıştıracak da bir hayli materyal var. Belgelere bakarsak Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan’la; Savunma Bakanı Dışişleri Bakanı’yla kavgalı; Arınç kötü polisi oynuyor, bakanlar koltuklarını koruyabilmek için Dallas taktikleri uyguluyor vs. vs... Liste uzayıp gidiyor. Fitne çıkarabilecek her yol denenmiş... Belgeler öylesine güzel tasnif edilmiş ki Türkiye’yi içeride ve dışarıda herkesle kavga ettirmek için her cümle yerini bulmuş...

Belgelerde birkaç dedikodu ve magazin haberi dışında ABD’nin diğer ülkeler hakkında ne düşündüğünü görmek ise zor... Garip, hem de çok garip... Dahası belgeler arasında bir tek ‘top secret’, yani ‘çok gizli’ belgenin olmaması da dikkat çekici. Bunlara ek olarak kamuoyunun belgelere olan güvenini sarsabilecek bildik hamlelerin ABD’den gelmemesi de şaşırtıcı.

ABD: Hükümet Amerikancı değil

Wikileaks’in şu ana kadar bizler için en büyük kazancı ise ABD’nin ‘iki dilli’ (siz buna ikiyüzlü de diyebilirsiniz) diplomasisinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya dökülmesi oldu. Düşünsenize ya bir de CIA’in belgeleri Wikileaks’e sızsaydı kimbilir nelerle karşılaşacaktık... İkinci olarak ulusalcıların, Erbakan’ın, CHP’nin ve MHP’nin dediği gibi Türk hükümetinin Amerikancı veya İsrailci olmadığı anlaşıldı. Amerikan belgeleri çok net bir şekilde kanıtlıyor ki şu anki hükümet Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en bağımsız hükümetlerinden biridir. Biliyorum sol olsun, sağ olsun ulusalcılar bu konudaki savlarından vazgeçecek değiller. Fakat Wikileaks sağolsun bu tür iddiaları ciddiye alan sayısı bir hayli azalacak... Demek ki neymiş, açılım bir Amerikan oyunu değilmiş...

***

Farkındayım, bugün yazdıklarımın büyük bir kısmı yeni çıkan belgeler ile değişebilir... Fakat şimdiden uyarmak için böyle bir riske değer... Karşımızda çok büyük bir beyinleri iğfal etme savaşı var. Aman dikkat, elin belgesine kızıp birbirimize zarar vermeyelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder