Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

5 Haziran 2010 Cumartesi

Gülen ve İHH



Taha AKYOL / MİLLİYET 05.06.2010

İSRAİL‘e karşı Türkiye’de cenaze namazlarında “şehitlik” duyguları yükselirken, Fethullah Gülen’in The Wall Street Journal‘da ‘beklenmedik’ bir açıklaması çıktı. Gülen, İsrail’in davranışını “çok çirkin” olarak niteliyor ama İHH’yı da eleştiriyor: Önceden İsrail’den izin almak için çaba harcamamış olmasını “faydalı sonuçlar doğurmayacak şekilde otoriteyi hiçe saymak” olarak niteliyor.
Gülen’in sözlerinin İslami çevrelerde şok yarattığını tahmin etmek zor değil.
Nitekim Zaman gazetesinin dış politika yazarı Abdülhamit Bilici hemen dün gazetenin internet sayfasına “Gülen’den şehitlere taziye, yönteme eleştiri” başlıklı bir yazı koydu; bugün çıkacak gazeteyi beklemeden...
Bilici’ye göre, Gülen daha önceki açıklamasında Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybedenleri “şehit” olarak nitelemiş, taziyede bulunmuştu; bu son eleştirisinin ise sebebi şu idi:
“Gülen, Türkiye’yi savaşın eşiğine getirecek bir krize meydan vermemek için başka yolların denenmesi gerektiğini düşünüyordu...”

‘Devlet’ten ‘sivil’e İslam
Olayın başından itibaren Zaman gazetesinin yayınları da farklı oldu. Mesela dün Zaman‘ın manşeti “Uluslararası soruşturmaya ilk delil Adli Tıp’tan”dı. Halbuki öbür gazeteler şehitliği, şehitlerin cenaze törenini, İsrail’in katliamını, ‘gazâ’yı manşet yapmışlardı.
Basit bir taktik farkı değil...
Bu fark “otorite” ve “itaatsizlik” kavramlarında somutlaşıyor. Gülen “otoriteyi hiçe sayma”yı doğru bulmuyor, itaatsizlik eylemleri yerine “diplomatik yollar”ı tavsiye ediyor...
İHH çizgisinde ise “sivil itaatsizlik” kavramı ve “aktivist” tipi öne çıkıyor.
İslami kesimdeki değişimi ve çeşitlenmeyi görmek önemlidir: Türkiye’de toplumsal modernleşmenin yani şehirleşme ve dışa açılmanın toplumda yarattığı çeşitlenme, çoğulculuk ve sivilleşme İslami kesimde de yaşanıyor...
Düşünce ve davranış farklılaşmaları İslami kesimde de ortaya çıkıyor.
Seyyid Kutup’ların, Mevdudi’lerin “devlet” ve “şeriat düzeni” odaklı İslam anlayışı yerine demokrasi vurgusunu ve sivil toplum davranışlarını ön plana çıkaran anlayışlar gelişiyor...
Kim bilir, Max Weber yaşasaydı “ben dememiş miydim?” diye yorumlardı belki de.

Yumrukların açılması
Gülen’in “otorite” duyarlığı geleneğe ve evrensel anlamdaki muhafazakârlığa, mesela Edmond Burke’ün anlayışına daha uygundur. Davranış modeli olarak “diplomatik yollar”ı tercih etmesi de ister istemez yine gelenekteki “suhulet, istimalet, hilm” gibi kavramları çağrıştırıyor.
İHH’nın davranışları ise mesela Green Pease’e benziyor; “sivil itaatsizlik” kavramı ve “aktivist” tipi öne çıkıyor. Bosna ve Çeçenistan konusunda da aynı “aktivist” yardım eylemlerinde bulunmuşlardı.
Dikkat çeken başka bir yön, her ikisinin de dışa açık olması, başka dinlerden, hatta ateist insanlarla belirli konularda beraber olabilmeleridir.
Bu son olay Yahudilerin ve hahamların da farklı görüşlere sahip olduğunu gösterdi.
Sıkılmış yumrukların açılıp aynı elin farklı parmaklarının ortaya çıkmasını ve tokalaşmaya açık olmalarını çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Bu insani, bu demokratik gelişmenin henüz açamadığı tek sıkılı yumruk, PKK kaldı; kan ve ölüm kusan silaha sımsıkı sarılmış vaziyette!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder