Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

13 Haziran 2010 Pazar

Hürriyet’in Osman Can takıntısı



Ergün BABAHAN / STAR 13.06.2010

Belaltı sürmanşetinden sonra Hürriyet Osman Can’ı bu kez ana manşete taşıdı.

Terfi mi desek acaba, yoksa uyarıdan anlamayan bir hukukçuya gözdağı mı?

Manşetin amacı açık:

İdeolojik kavgada kelle koparmaya yönelik bir haber.

Hürriyet’in iddiasına göre, Anayasa Mahkemesi Osman Can’a ‘’Ya düzelt, ya git’’ demiş.

Medya piyasasında ilk haberden Enis Berberoğlu’nun bilgisi olmadığı iddiaları dolaşıyor.

O haber imzasızdı.

Bu haber Ankara Temsilcisi’nin imzasını taşıdığına göre, bilgisi dışında olması düşünülemez.

Ama bu sorunlu bir haber.

Can’a verildiği iddia edilen ültimatomun kaynağı, tüzel kişilik olarak Anayasa Mahkemesi sanki.

Tek bir kaynak gösterilmemiş.

Bu konu, kurulun ve başkanının doğrudan yetkisinde.

Haberde, uyarı öncesi haberin doğrulatılıp doğrulatılmadığı bilgisi yok.

Kurul toplanmış mı belli değil.

Başkan uyarı verdiyse, adının haberde olması gerekir, koskoca başkan uyarı vermekten utanacak değil ya.

Peki kim verdi bu uyarıyı belli değil.

Mahkeme vermiş.

Hürriyet öyle diyor.

Koskoca mahkeme, raportörünü savunmasız yollar mı, bilemiyorum.

Ama bu haberin bir yerle pişirilip servis edilmiş olacağını biliyorum.

Muhtemelen belaltı haberiyle bu haberin kaynağı aynı.

Birileri mahkemenin iptal kararına öyle bel bağlamış ki, kararın önünde engel gördükleri Osman Can’ı tasfiye çabası içindeler.

Bir yandan da bu davanın raportörüne gözdağı veriliyor herhalde.

Eşi Ergenekon davasının zanlıları arasında olan, kendisinin telefon konuşmaları gazetelere sızan Osman Paksüt’e ses eden yok.

O istenilen Osman.

Mahkeme ona “ya eşini boşa, ya git” demiyor ama hukuki bir görüş bildiren Osman Can’a diyor.

Neden?

Çünkü askeri bürokrasi öyle istiyor.

Askeri bürokrasinin istemediği Osman hakkındaki haberler asker yandaşı medya tarafından manşete çıkarılıyor.

Eşinin askerlerle birlikte darbe planı yaptığı iddia edilen öteki Osman ise isteniyor, el üstünde tutuluyor.

Onunla ilgili bırakın tek sütun eleştirel haber, köşe yazısı bile çıkmıyor bu yandaş kesimde.

1969’daki anayasa değişikliğinde de benzer bir olay yaşamıştık.

Asker, değişiklik geçerse darbe yapacağını belirtmiş, bu değişiklikle 27 Mayıs’ın ruhunun zedelendiğini iddia eden TİP de paketi Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettirmişti.

O zaman tek sesli basın vardı, şimdi çok sesli.

O zaman Meclise saygı duyan azdı, şimdi çok.

Ergenekon’a karşı çıkan, yasadışı işlere bulaştığı iddia edilen hakim ve savcılara sahip çıkanların, hukuku, yasamanın üstünlüğünü, anayasanın yazılı hükmünü savunanlara küfür yağdırması tesadüf değil.

Bu onlar için varlık savaşı.

Kendi çocuklarının, ekollerinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki egemenliğinin sona ermesi korkusu sardı onları.

Ne kamu üzerinden zenginleşme kalacak, ne Türkiye’nin kaderine hakim olma iddiası.

Demokratikleşme hiçbir alanda işlerine gelmiyor.

Kürt meselesinde de, Alevi meselesinde de, yargının işleyişinde de.

Onun için küfür ediyorlar.

Dün komutanları Ahmet Kaya’yı, Hrant Dink’i, Orhan Pamuk’u hedef gösteriyordu, bugün Osman Can’ı gösteriyor.

Onlar da ateş ediyor.

Huylu huyundan vazgeçmez sözünün daha doğru bir kanıtı olabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder