Sayfalar

HOŞGELDİNİZ, ŞEREF VERDİNİZ...

29 Temmuz 2010 Perşembe

Kılıçdaroğlu'nun açmazı

Fehmi KORU / YENİ ŞAFAK 29.07.2010

Halkoylaması kampanyası hız aldıkça tarafların stratejileri de berraklık kazanıyor. Ak Parti, vatandaşları sandık başına götürebilmek için, anayasa değişikliği paketinin özgürlükçü içeriğini dikkatlere sunuyor; bunun için bulduğu formül de '12 Eylül ile hesaplaşma' temasını işlemek... BDP ile MHP'nin 'içerik' diye bir derdi yok; onlar bütün güçlerini Ak Parti'nin anayasa değişiklikleri konusundaki samimiyetini sorgulamaya harcıyor...

Ya CHP? CHP'nin ne dediği doğrusu tam anlaşılmıyor. Başkasının ağzından veya kaleminden çıksa 'komplo teorisi' diye damgalanacak görüşler seslendiriyor CHP'nin yeni genel başkanı ve bunların 'Hayır' oyunu tetikleyeceğini düşünüyor.

Dubai'de ABD'yle yıllar önce imzalanan, esasen hiçbir zaman uygulamaya konmamış, daha önceki tartışmalar sırasında da devlet arşivlerinden belgelerle gerçeğin farklı olduğu açıklanmış bir metin için "İhanet belgesi" diyor sözgelimi...

Şimdilerde üzerinde yoğunlaştığı 'komplo teorisi' daha basit CHP genel başkanının: Cumhurbaşkanı seçimi sürecine müdahale etmek üzere 27 Nisan (2007) tarihinde Genelkurmay Başkanlığı sitesine konulan 'e-muhtıra'nın Org. Yaşar Büyükanıt ile Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından birlikte tasarlandığı 'komplo teorisi'...

İsterseniz, kendisiyle görüşen bir meslektaşın dün köşesine taşıdığı soru cevaptan Kemal Kılıçdaroğlu'nun zihninin nasıl çalıştığına biraz yakından göz atalım. Önce soru geliyor: "27 Nisan bildirisiyle ilgili önemli bir iddia ortaya attınız. Başbakan Erdoğan'la dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın bu bildiriye birlikte karar verdiklerini söylediniz. Bu iddianız bir bilgiye mi dayanıyor, yoksa sizin yorumunuz mu?"

Şimdi de cevabı okuyalım: "Bu benim yorumum. 27 Nisan bildirisi ikisinin de işine geldi. Başbakan bu bildiriden bir darbe mağduriyeti yarattı ve yüzde 47 oya ulaştı. Büyükanıt da kendini garanti altına aldı. Hakkında soruşturma açılmasını önlemiş oldu, güven aldı, ayrıca kendisine zırhlı bir araç alındı. Hakkında da soruşturma açılmadı. Çıkar işbirliği yaptılar."

Ne kadar güzel, değil mi? Güzel ve hoş.

Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin en tepe noktasına erişmiş bir subayın, emekli olduktan sonra altına çekilecek zırhlı bir araç için başında bulunduğu kurumun itibarını yerle bir edecek türden bir pazarlığa taraf olabileceği safsatasına inanmasına mı yanarsınız, yoksa asker-sivil ilişkilerindeki sıkıntıları gözardı edişteki akıl tutulmasına mı hayret dersiniz, artık size kalmış...

Ak Parti'nin 12 Eylül'le hesaplaşamayacağı iddiasında Kemal Kılıçdaroğlu; bu iddiasına verdiği sebep de şu: 12 Eylül darbesinden Ak Partililer mağdur olmamış... Eh, bu akıl yürütmeye bakarak, yine kendisinin iddiasına göre 12 Eylül'ün gadrine uğramış kişileri örgütünde toplayan CHP'nin darbeyle hesaplaşması beklenmez mi? Oysa Kılıçdaroğlu "Anayasa değişikliklerine hayır" mitingleriyle kitleleri tam da bundan mahrum etmenin peşinde.

12 Eylül'den CHP, MHP ve BDP mensupları kadar mağdur olmadığı ileri sürülen Ak Parti'nin bu anayasa değişiklikleriyle darbeden zarar görmüş herkese yargı yoluyla hakkını arama kapısını açmasına karşılık, "Esas mağdur biziz" diyenlerin açılmak istenen kapıyı sonuna kadar kapatmaya kalkışmasındaki ironiyi nasıl oluyor da fark etmiyor CHP genel başkanı?

Bugünler geçip ortalık yatıştıktan sonra şimdilerde izlediği politik çizgi yüzünden başarısız bulunduğunda da yeni bir 'komplo teorisi' ile tanıştırabilir bizleri Kılıçdaroğlu. "Esas adaylarını CHP'nin başına getirebilmek için referandum sürecinde bana yanlış yaptırdılar" diyebilir sözgelimi...

İş o noktaya gidiyor da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder